Recommended Post Slide Out For Blogger

17 Aralık 2014 Çarşamba

'Suriye yalnızca IŞİD ve Esad arasında bölünmedi, üçüncü bir güç de var'


1976'dan bu yana Fransa'da sürgünde yaşayan Suriyeli marksist tarihçi Faruk Mardam-Bey ülkesindeki son duruma dair bir Fransız gazeteci Sylvian Cypel'e bir röportaj vermiş. Suriye'de 'siyasal çözümün bulunmasını' neredeys eimkansız gören Mardan, Birleşmiş Milletler'i insani sorunları çözüm için acil eyleme çağırıyor.


Sylvain Cypel.- Milyonlarca kurbanın verildiği, sürgünlerin yaşandığı ve kasap dükkanına benzeyen Suriye'de yaşamak nasıl bir şey? 

Faruk Mardam-Bey- Neredeyse hergün Suriye'yi düşündükçe ağlamaya başlıyorum. 2011'de bir umut olarak yükselen halk hareketinden sonra bize  'korku ve sessizliğin' ülkesi olmak kaldı. Esad'ın Şam'ın dışında esamesi okunmuyor ve Suriye'nin büyük parçası 'ulusal bütünlüğü sağlamak konusunda yetersiz kalmış durumda. Suriye'yi yakından bilenler Şam'daki ordunun arkasında İran'ın olduğunu söylüyorlar, rejim karşıtları ise politik durumu domine etmekten uzaktalar. IŞİD'a karşı mücadele zaman alacak fakat Esad, iktidarını sağlamamış olsa da gücünü yaymaya devam edecek, birbirinden farklı niyetler taşıyan gruplar da üçüncü büyük güç olarak kalmaya devam edecek gibi görünüyor. Özetle kimsenin kontrolünde olmayan durum uzun bir süre daha devam edecek.


Mart 2013'te yazdığınız bir makalede bütünsel kimliğe vurgu yapmıştınız oysa Suriye'deki çatışmalar her geçen gün genel bir bıkkınlığa doğru evrildi...

Çatışmalarda 200 bin kişi hayatını kaybetti, yaralı sayısı bundan saha fazla. Ülkenin yarı nüfusu sürgünde ve işsiz. Bu durumda öne çıkarılacak tema ne olabilir ki? Fransa'da yaşayan ve sola yakın bazı sürgünler 'laiklik' kavramını öne çıkarırken, bazıları da laikliği desteklemenin ötesinde homojen durumu tartışır halde. Sol, Esad rejiminden zarar gördü ama şimdi 'öte taraftada İslamcılar var' fikrinde, rejimin adalet duygusu olmadığını bildikleri halde bu fikir rejimin suçlarını görmek istememe noktasına kadar vardırılıyor. Çok yakınlarda Raqqa'da içinde sivillerin olduğu alışveriş merkezi bombalandı ve sol, bölge islamcıların kontrolünde olduğu için kalkıp da 'artık yeter' bile demedi. Bu kayıtsızlıkla yaşamak çok zor ve artık katlanılamaz hale gelen bu durumdan çıkış yolu bulmak zorundayız. Kırk yıldır özgürlüğü yaşamamış bir halk olarak, beş on yıl sonra dünya liderlerine 'bunca şey yaşanırken neredeydiniz' dememek için bir yol bulmalıyız.

Özgür Suriye Ordusu, asıl niyetinden uzaklaştığında Esad'ın zafer kazanmış ve  cihatçılar karşısında pozisyonunu güçlendirmiş mi oldu? 

Ebet bu bir başarı, daha kötüsü Esad, Alevi ve Hristiyaların desteğini arkasına aldı, diğer yandan Dürzüler ve Kürtler rejime karşı tarafsız bir pozisyonda kaldılar.  Rejim karşıtlarının hiçbir kredisi kalmadı ve  kendi aralarında da bölünmüş durumdalar. Bu durum çok sinir bozucu. 

Neden birleşme fikri başarısız oldu?

Suriye'de neredeyse 40 yıldır özgürlük kelimesini kullanmak dahi baskı altına alındı politik kültür yok edilmeye çalışıldı. Sürgünlerin çoğunun yaşadığı Türkiye'de insanlar orada destek gördü yine Katar ve Suudi Arabistan'da 'Suriye'nin Dostları' revaçta ve hal böyle olunca parçalanma yaşandı, öte yandan durumdan fayda çıkaranları da unutmamak gerekir. Suriye iki kampa, Deraa'da IŞİD'ın kontrolünde, diğer tarafta da Esad'ın egemenliğinde bir ülke haline gelmeyecek. Suriye'de rejim karşıtları yalnızca cihatçılar değil, eski rejim dönemindeki partiler dış güçlerle ilişki kurmanın yollarını arıyor ve Esad, IŞİD'ın yanısıra üçüncü bir güç oluşturmayı planlıyorlar. Esk imam Moaz Al Khatip, 2012-2013 yılları arasında koalisyon içinde yer aldı ve geçen ay Moskova'ya giderek, Esad sonrası rejim konusunda garantilerin verilmesi için görüşmeler yaptı. 



 Suriye dışındaki güçlerin etkin olacağını mı düşünüyorsunuz? 

1980'li yıllarda Suriye hep katliamları yaşadı, Müslüman Kardeşler yöneticilerine, 1982'de Hama'da yaşananlar bir yana rejim karşıtları da o yıllarda cezaevlerine kapatıldı. Diyalog kültürünün kaybedildiği yıllarda bugün hala muhalif çizgisini sürdürenler yurtdışına çıkmak durumunda kaldı. Şüphesiz geçmişi değiştiremeyiz ama mesela Oussama Muhammed (Cannes'da da gösterilen Eau argentee belgeselinin yönetmeni) gibi, 16 yıl cezaevinde kaldıktan sonra İslamcıların kaçırdığı Samira Khalil gibi  genç kuşağın sanatçıları çalışmalarında o geçmişe atıfta bulunuyorlar. 3 yıldır çocuklar okula gidemiyor, Lübnan'da sürgünde olanlar alfabelerini yeniden öğrenmek durumunda ve dağılma devam ediyor. Bu dağınık durumun koordine edilmesi gerekiyor, sürgündekilerin çoğu laik ama çok azı politk bilince sahip.

Sizce bugün Suriye'nin önceliği nedir? 


Bombardıman altında yaşamak zorunda kalanlara ve yine sürgün kamplarına mahkum bırakılanlara acil çare üretilmeli, onlar için özel ve tarasız bir hava sahası yaratılması başlangıç olabilir, bunun için biraz geç kalınmış olabilir ama BM'nin insani sorunlara çözüm bulması için geç kalınmış sayılmayız. 


 Esad'ın gitmesi, savaşı bitirilmesi için yeterli olabilir mi? 

Bunu hayal etmek çok zor zira Esad elindeki politk gücü kaybetmek istemeyecektir. İlk Cenevre toplantısındaki (Haziran 2012) ortaya çıkan görüşler kabul görseydi bir şans doğabilirdi, şimdi siyasi çözüm neredeyse imkansız çünkü sorunlar zincirleme şekilde arttı. Bugün bölgedeki durumla yakından ilgili ülkeler- ABD, Rusya, İran, Suudi Arabistan'ın anlaşması bir yol açabilir. Eğer Tahran, ABD'yle nükleer anlaşmalar çerçevesinde Esad'a destek vermekten vazgeçerse Esad gidebilir ama bu durumda da uluslararası bir anlaşmaya varmak güçleşir. Bu arada etnik temizliğin gerçekleştirildiği coğrafyada Suriye'nin yeniden oluşturulması da güç zira nüfusun yüzde 80'i sünni ama Şam bir Alevi kenti. Suriye bunu hak etmiyor, uluslararası kamuoyuna niçin sessiz kalındığını sorma zamanı. 










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder