Recommended Post Slide Out For Blogger

23 Aralık 2014 Salı

ABD- İran yakınlaşması halklara karşı yeni bir ittifak mı?

Boston Üniversitesi öğretim görevlisi Babak Kia, viento.sur internet sitesine başlığıyla kışkırtıcı bir makale yazmış; 'halka karşı yen ittifak.' Kia, ABD, İran yakınlaşmasının İran halkına olduğu kadar bölgedeki potansiyel devrimci gelişmelere karşı da bir tehdit olduğu iddiasında. ABD, İran yakınlaşmasını bölgedeki siyasi gelişmeleri etkileyeceğini belirten yazar, Kürtlere özellikle sol eğilimli Kürtlere (İran ve Türkiye'deki) karşı tutumun da bu yakınlaşmadan payını alacağını öne sürüyor.


Hiç kimse savaş davullarının çalınmasını istemez. Düşmanlık atmosferi kazanımlarımız karşısında bir tehdit oluşturur, artık karşılıklı anlaşmalar yapmanın geçerli olduğu bir dünyada yaşıyoruz'. İranlı diplomat  Mohamad Javad Zarif, 24 kasımda nükleer güvenlik anlaşma toplantısından sonra böyle konuşmuştu. 

Washington ve Tahran'da benzer analizler yapılıyor: Er ya da geç anlaşma imzalanacak ve İran, Fransa gibi ikincil bir potansiyel güç olacak, zira nükleer üretimine dair anlaşma ABD ve İran İslm Cumhuriyeti arasındaki stratejik işbrliğinin bir parçası. Sovyet bloğunun düşüşü, emperyalistlerin Irak ve Afganistan işgalleri sırasında molla diktatörlüğü asla bölgeye dair niyetlerini terk etmedi. Bu gelişmeler çerçevesinde nükleer üretim anlaşması uzun vadede potansiyel güçleri değiştireceği varsayıldığından dolayı İsrail ve Suudi Arabistan'ın sözcüsü gibi hareket eden Fransa anlaşmanın yürürlüğe girmesini arzu etmiyor.

Beyaz Saray, bölgedeki problemleri kaos olarak nitelerken, İran'daki sosyal ve ekonomik felakete dair senaryoyu da kaos mantığının içine yerleştiriyor. Petrol fiyatlarındaki düşüş İran ekonomisini daha da zor bir pozisyona iterken, molla rejimi,  yolsuzluk iddialarının artışı, gündelik hayatta daha fazla hissedilir hale gelen baskılarla kaosun tam ortasında duruyor.  Devrimin ruhani lideri Hamaney ve Başbakan Ruhani, yeni ticari ilişkilerle iktidarı sürdürmek için yeni bir imkan devşirmeyi planlıyor. ABD için ise emperyalist işgalin geçmşteki başarısızlıkları yeni ittfaklarla dengenin sağlanması bir zorunlulu haline gelmiş durumda.

Bölgedeki diğer aktör Suudi Arabistan gelişmeleri endişeyle takip ediyor zira IŞİD'ın yükselişi politik islam lehine bir gelişme olarak Suudi Arabistan'ın işine gelecek bir durum, şimdilik Tahran ve Riyad doğrudan bir çatışmanın içine girmekten kaçınıyor. Suudiler, Yemen'den Bahreyn'e ve oradan Irak'a kadar siyasal gelişmelerin kendi rejimini etkilememesi için bir yandan Şiilere karşı müdeleyi desteklerken diğer yandan da çatışmalar için de baş akör olmamayı tercih ediyor ve bütün bu niyetin ardında ise Kapitalizmin bölgesel çıkarlarını savunma gayreti yatıyor.


Beyaz Saray, IŞİD'ın sınırlardaki varlığının devamını arzu ediyor zira kendisine tehdit olabilecek unsurların bölgedeki dengesizlikler içinde konumlanışı çıkarına uygun gözüküyor. Tahran ve Washington, Maliki hükümetini ve halefi Haidar Al Abadi'yi destekliyor, öte yandan IŞİD'ın ilerleyişi iki ülke arasındaki yakınlaşmaya da güç kazandırıyor ve emperyalist ABD ile molla diktatörlüğü arasındaki ilişki her seferinde daha 'sağduyu' çerçevesinde gelişiyor. Aylar önce devrim muhafızlarının IŞİD'a saldırısına John Kerry'nin destek vermesi bu durumun en açık göstergesiydi. Suriye'deki pozisyon alışta her iki ülke de önemli rol üstlenmiş durumda, aralarındaki taktk farkların sınırını IŞİD'a karşı mücadele değil, Esad rejmine karşı alınan tavır belirleyecek. 



 Lübnan'daki Hizbullah ve İran'ın desteklediği Suriye'de katliamlar devam ederken, Esad, 'terörizmi yenen' lider olarak kendini sunmaya hazırlanıyor bu durum da Suriye'deki devrimci durumun ertlenmesine neden olabilir. Irak Kürdistan bölgesindeki durum hakkında İran ve ABD ortak tavır alıyor, iki ülke de Barzani'yi ve onun  silahlanmasını desteklerken Kürt soluna karşı- özellikle İran ve Türkiye'deki Kürt soluna- karşı güç kazanmasını istiyor. Sonuçta Ortadoğu ve Arap dünyası Şii ya da Sünni siyasi islala emperyalizmin kuşatması altında ve daha önce olmadığı kadar uluslararası dayanışmaya ihtiyaç duyulduğu günler yaşanıyor.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder