Recommended Post Slide Out For Blogger

6 Ekim 2014 Pazartesi

Koalisyonun 'utanç saldırıları' Türk kurnazlığı ve Kobane direnişi

ANF Haber Ajansı muhabiri Sinan Cudi Kobane'deki gelişmeleri güel özetlemiş, 'Türkiye'nin planı, Kobane'nin düşmesi ve ardından tehdit algısını gerekçe göstererek Kobane'de tampon bölge kurmak' diyen yazarın makalesini paylaşıyorum.

DAİŞ çetelerinin Kobanê’ye yönelik saldırı planına katılanlar ve amaçları hakkındaki ayrıntıları her geçen gün daha da netleşiyor. 15 Eylül günü başlayan ve Kobanê’nin işgalini hedefleyen insanlık karşıtı örgüt DAİŞ saldırıları 21. gününde. 21 gündür YPG/YPJ savaşçıları ve Kobanê halkının sınırlı imkanlarla yürüttüğü direniş sayesinde şu ana kadar hedefine ulaşmayan bu planların merkezindeki güç ise yine Türk devleti.

DAİŞ’in haziran ayında hiçbir savaş ve çatışma olmadan Musul’u alması, Irak’ta büyük bir hızla ilerlemesi, Suriye rejimine ait bazı askeri üsleri ele geçirmesi ve nihayetinde Hewler’e gelip dayanması ardından harekete geçen uluslararası güçler DAİŞ karşıtı koalisyon kurarak aktif mücadele etme kararı aldı. DAİŞ karşısında mücadelesini Irak’la sınırlı tutan koalisyon, Şengal saldırılarına karşı büyük bir rol oynayan, DAİŞ’e karşı en sonuç alıcı mücadeleyi yürüten YPG’nin Suriye ve Irak’taki direnişinin yarattığı sonuçları bile sahiplenmeye çalıştı. Özellikle Şengal direnişi sürecindeki sınırlı hava saldırılarını gerekçe göstererek “Şengal kuşatmasını kırdık” şeklinde değerlendirmelerle başarıyı sahiplenmeye çalışan Obama’nın başında bulunduğu koalisyonun yaklaşık bir haftadır DAİŞ saldırıları nedeniyle kapalı durumda bulunan Şengal güvenlik koridoruna yönelik bir hava saldırısı düzenlememesi bunu açıklar nitelikte.

Sırf bununla kalsa yine iyi. DAİŞ çetelerinin Kobanê’ye yönelik saldırısının ilk günlerindeki verdiği sözlere rağmen 20 gündür içinde bulunduğu tutum da oldukça şüphe uyandırıyor. Evet, koalisyon çeşitli kanallar üzerinden YPG ile irtibat halinde. Çeşitli düzeylerde yapılan bu görüşmelerde YPG’nin Kobanê direnişine destek verileceği, bunun koalisyonun kuruluş amacıyla uyumlu olduğu, yer tespiti ve koordinat sağlanması durumunda gerekli katkının sunulacağı belirtildi. Ancak,  DAİŞ’le mücadele amacıyla kurulduğu iddia edilen koalisyonun yüzlerce araçlık konvoyların ve ağır silahların gözle dahi görülebildiği düz bir ovada sadece sınırlı birkaç hedefi vurması, yine Kobanê çevresindeki çete noktalarındansa Suriye içlerindeki merkezlerini vurması farklı yorumlara neden oluyor.
Arap kamuoyunda koalisyonun bu saldırılarına verilen isim ise oldukça anlamlı. “Utanç Saldırıları”. Bu saldırılar, DAİŞ’i imha etmek için değil, vurmamasının yaratacağı utançtan kurtulmak için yapılan saldırılar olarak tanımlanıyor. Koalisyonun DAİŞ’i tümüyle imha etmek istemediği, sınırlandırılmış ve fakat her zaman el altında tutulabilecek bir güç olarak yedeklemek istediği de yapılan yorumlar arasında. Türk devletinin Kobanê çevresindeki çete saldırılarına “müdahale edilmemesi” yönündeki tembihleri de önemli bir etken.
Fakat çok daha dikkat çekici ve tehlikeli planlar söz konusu. Rojava devrimine karşıtlığını hiçbir suretle gizlemeyen Türk devleti, Kobanê’ye yönelik çok daha çirkin pazarlıklar yürütüyor. En son basına sınırlı şekilde yansıyan ve ENKS tarafından yapılan “şimdiye kadar PYD’nin izin vermediği askeri gücümüzü halkımızı korumak için Kobanê’ye göndereceğiz” değerlendirmesi de bu planın bir parçası.
Plana göre Kobanê DAİŞ saldırılarıyla düşürülecek. Bu saldırıların başarıya ulaşması için YPG’nin diğer kantonlardan yapmak istediği silah ve güç takviyesine müsaade edilmeyecek ve DAİŞ karşıtı koalisyonun müdahalesi engellenecek. Kobanê’nin tümüyle DAİŞ çetelerinin eline geçmesi ardından, Türk ordusu şimdiden alt yapısı hazırlanan “Türkiye tehdit altında” algısına dayalı olarak ve de “güvenlikli bölge” yaratma amacıyla Kobanê’ye girecek. Koalisyon hava saldırıları da bu aşamada yoğunluklu devreye girerek DAİŞ’e darbe vurmaya başlayacak. Danışıklı dövüş neticesinde DAİŞ güçleri bu bölgeden çekilecek ve ENKS’nin sözünü ettiği “hazır güç” Kobanê’de konumlandırılacak. Kobanê’deki DAİŞ saldırısını püskürten güç olarak Türkiye Rojava üzerindeki etkisini güçlendirecek ve uluslararası kamuoyunda yerleşen “DAİŞ destekçisi ülke” algısı yok edilecek.
PYD lideri Müslüm’ün Türkiye ziyareti ve öncesinde açıkladığı “Türkiye şantajı” böyle bir planın varlığını ispat eder nitelikte. Zaten Erdoğan’ın “IŞİD ne ise PKK odur” söylemi, Davutoğlu’nun “Esad rejimiyle ilişkileri var” suçlaması, ENKS ve değişik Kürt örgütlerin “Rojava yönetimi farklı bir gücün konumlanmasına izin vermiyor” değerlendirmeleri bu planı net bir biçimde ortaya koyuyor.
Fakat hesapların tutup tutmayacağı daha net değil. İki seneden uzun bir süredir tüm DAİŞ saldırıları karşısındaki başarısıyla kendini ispatlayan YPG’nin direnişi, yine tüm kuşatma, tecrit ve yalnızlaştırma politikalarına rağmen her geçen gün daha da güçlenerek sistemini kalıcılaştıran Rojava yönetiminin başarısı bundan önceki planlarda olduğu gibi bu planları da boşa çıkaracaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder