Recommended Post Slide Out For Blogger

29 Ağustos 2014 Cuma

'Arap Baharı' ve cihatçı grupların organizatörü olarak McCain'in portresi

Cumhuriyetçi senatör John McCain'i herkes tanır ama Fransız yazar Thierry Meyysan başka bir biyografi çizmiş. Arap baharı adı verilen kalkışmaların mimarı, başta halife Abu Bakr olmak üzere cihatçı liderlerle görüşen, Vietnam savaşı yıllarındaki deneyimlerini Guantanamo'da kullanan ve gelinen nokta ABD'nin İslam Devleti projesinin içerisinde yer alan bambaşka bir MCCain portresiyle karşı karşıyayız, Meyssan'ın makalesini aktarıyorum. 

2008'de başkanlık seçimini kaybeden cumhuriyetçi lider John  McCain'i herkes tanır fakat onun gerçekçi biyografisini ve de ABD hükmeti adına yaptığı gizli kapaklı  işlerle tanıyalım. Batılıların 'doğu'da hava ısınıyor' denildiği günlerde Libya'daydım ve dış politikaya dair bilgileri yerinde gözlemleme fırsatım olmuştu. Gelen bilgilere göre 4 Şubat 2011'de Suriye ve Libya'da 'Arap Baharı'nı başlatmak için NATO tarafından Kahire'de bir toplantı düzenlenecekti. Gelen bilgilere göre, McCain'in dışında toplantıya katılanlar arasında bir dönem Libya'nın en önemli siyasetçisi olan ve Kaddafi karşıtı cepheye geçen Mahmud Jibril, Fransa hükümeti tarafından asla resmi olarak görevlendirilmeyen Bernard-Henry Levy gibi isimler de vardı. Toplantının akabinde hem de Şam'da Suriye Ulusal Konseyi kurulmadan önce  2001 Suriye devrimi adlı 40 bin takipçili bir Facebook sayfası hazırlanmış ve sayfaya Suriye'deki barışcıl gösterilerden fotoğraflar yerleştirilmişti, tuhaf olan ise ilk gösterilerin gerçekleştiği Deraa'da henüz bir eylem bile olmamıştı.

16 Şubat 2011'de İslami Savaşcılar anısına Bingazi'de bir eylem gerçekleştirildi, aynı günlerde Danimarka konsolosluğu önünde  Hazreti Muhammed'in karikatürünü yayınlayan dergiyi protesto eden başka bir eylem ve İslami savaşcıların 4 askeri üsse yaptığı bir operasyon yaşandı. Eylemlerin yoğunlaştığı o üç gün içerisinde insanlar Kaddafi rejimine karşı 'demokratik devrim' gerçekleştirilebileceğine neredeyse ikna edilmişti. 

Aynı yılın 22 şubat günü  McCain Lübnan'daydı,  Saad Hariri'ni  El Mustakbel partisinin yetkililerin olduğu görüşmede bir isim, Suriye'ye yönelik askeri operasyonları yönlendiren vekil  Okab Sakr'ın da toplantıda olması ilginçti. Toplantıdan sonra ise McCain, Suriye sınırındaki Ersal'a gidip askeri birlikleri yerinde denetlemişti. Açıkçası o şubat günlerinde McCain, 2010'da Lanchester House'da olgunlaştırılan 'Önden giden liderlik' başlıklı planı hayata geçirmeye çalışıyordu.

2013 mayıs ayında senatör Mc Cain, Türkiye ziyaretinden sonra program dışı şekilde Idlib yakınlarında Suriyeli muhalif askerlerle bir görüşme yaptı, bu önemli görüşmeye dair notlar Washington'a dönüşünden sonra açıklandı.

Yandaki fotoğrafı özel olarak yayınlanmasını istendiğini düşünmekte sakınca yok zira senatör Mac Cain'in yanında El Nusra sözcülerinden ve Lübnan'da 11 Şii'nin ölümünden sorumlu Muhammed Nur da görünüyor, Mc Cain, Nur'u daha sonraları 'tanımadığını' söylemiş olsa da  bu fotoğrafın özel olarak yayınlandığı çok açık.

Aşağıdaki fotoğrafta ise Mc Cain'i Özgür Suriye Ordusu'nun liderlerinden Salim İdris'le birlikte görüyoruz, bu toplantıda olan isimlerden birisi de dünyada en çok aranan teröristlerin başında gelen İbrahim Al Badri'de (halife Abu-Bakr Al Bağdadi) bulunmuş.


Benim açımdan Nusra Cephesi'nin , Özgür Suriye Ordusu'nun ve de İslam Devleti'nin hiçbir farkı yok,  bütün bu yapılar temel fikrin hayata geçirilmesi için araç olarak kullanıldı. Özgür Suriye Ordusu üyesi olduğunuzda, Fransız kolonyal fikrine düşman ve yalnızca 'köpek Beşar'ı yok etmek isteyen bir grup aklınıza gelir, yine Nusra üyesiyseniz, İslami düzeni tesis etmek isteyen El Kaide militanı aklınıza gelmeli. Son olarak İslam Devleti, halifelik bayrağı altında toplandığını açıkladığında aslında kendi fikirleri dışındakileri bölgeden temizlemek istedikleri akla gelmeli. Bütün bunlardan sonra şunu da eklemeliyim, Mc Cain için Badri yalnızca aranan bir teröristi, onun halifelik ilan edeceği o zamanlar hesapta olmayan bir durumdu.

 Kimdir bu McCain?

Masi John McCain, Obama karşıtı  basit bir muhalif değil, sistemin içerisinde yer alan bir politikacıdır. 1993'den beri Uluslararası Cumhuriyetçiler Enstitüsü  (IRI), başkanlığını yürüten Mc Cain', Ronald Reagan'dan bu yana Kanada, Britanya gizli sevisleriyle ortak işler yapan bir kuruluşun lideri olması hasebiyle dikkat çekici bir pozisyonda bulunuyordu ve IRI dünyanın birçok yerinde devrim, ayaklanma, muhalif organizasyonların oluşturulmasında da önayak oldu. Basit bir liste vermek gerekirse; Venezuela'da Hugo Chavez'e, Haiti'de başkan Jean Bertrand Aristide'ye, Kenya'da Kibaki hükümetine ve Ukrayna'da Yanukovich'e karşı oluşturulan organizasyonların altında hep IRI'nin izlerini bulabilirsiniz.


Dünyadaki herhangi bir devlet kendi vatandaşını yok etmeye çalıştığında muhtemelen diğer devlet bundan hoşnut kalacaktır., eğer yeni bir rejim kurulursa da devlet kendini değiştirerek ittifak arayışına girecektir.  Fakat kendi ülkesine dair uğursuz bir fikir öne sürülürse de karşı çıkacaktır. Mc Cain Venezuela konusunda olduğu gibi asla kendi ülkesinin anti- demokratik uygulamalarına karşı çıkmadı, söylemek istediğim aslında şu; senatör McCain geleneksel bir ABD ajanı gibi davranmakta. John McCain, Vietnam savaşında beş yıl tutuklu kalmış bir veteran askerdir, kendisine uygulanan işkenceleri ülkesine dönüşte Rand Copporation'da Martin Seligman'ın-  ki daha sonra Guantanamo'nun yöneticisi olacaktır- 'ın araştırmalarında kullanılmasına izin vermiştir ve bu uygulamalar  George W. Bush döneminde 80 bin savaşcı üzerinde denenmiştir.

¿ABD'nin cihatçılara dair politikasının özü nedir? 

1990'da ABD, eski müttefiki Irak'la ilişkilerini sonlandırmaya karar verdi ve aradığı fırsatı Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgal girişimi sonucunda buldu akabinde koalisyonla birlikte Irak'a girdi., Rusya ve Fransa'nın karşıt tutumuna rağmen ABD'nin Irak'a müdahale kararı aldığı komitedeki isimler arasında senatör McCain'de yer almıştı. İşgalin ilk günlerinden beri aslında ABD, Irak'ı üç ayrı devlete bölmeyi planlamıştı ama öncelik hala işgale direnelere yönelikti. 2007'de Joe Biden - Brownback tarafından hazırlanan strateji de başarısızlığa uğrayacaktı , stratejinin ana öznesi de devlet statüsünde olmayan İslam emirliğiydi. 

Bu yılın ocak ayında ABD kongresi gizli bir oturumda uluslararası şiddeti ve şiddetin finansmanını ele aldı , oturumlar Reuters dışında hiçbir yerde haber olmamasına rağmen El Nusra ve o zamanki adıyla IŞID'ın finans kaynakları toplantıda ele alındı, aslında Suudi prensinin kardeşi  Saud al-Faisal dahil bütün isimler biliniyordu. Suudi gizli servisinin başında bulunan Bandar ben Sultan da Çeçenya'da, Afganistan ve Bosna'da mücadele eden ve asla bir ordu etrafında birleşmeyen farklı cihatçı grupların biraraya gelmesi için prppagandaya başlaması da aynı döneme denk gelir. Suudiler çoğu Ukrayna'da üretilen  silahları Türk gizli servisinin desteğiyle Suriye'ye taşıdı, hatta o günlerde gazetelere Barzani ailesinin de cihatçıların silahlandırılması toplantısında yer aldığı haberi gazetelere yansımıştı.
 Bugün ABD'nin operasyon yapmak zorunda kaldığı güne kadar gelişmeler hep Irak'ta Kürt bölgesine yakın bir İslam emirliğinin tesis edilmesi üzerineydi,  bu konuda operasyonun içinde yer alan General William Mayville'in şu sözlerine dikkat çekmek istiyorum; ''bombaların hedeflerin çok azını vurduğunu sanıyorum çünkü İslam devletinin hareket alanı Suriye'den Irak'a kadar geniş bir alanı içeriyor.'' Bu sözlerden anlaşılabilecek ilk şey ABD'nin bombardıman operasyonunun cihatçıları yok etmekten uzak olduğu ve yalnızca bölgedeki diğer güçlerde soyutlama niyetiyle yapıldığı. ABD'nin bu sembolik saldırısı dışında ortada cihatçılara karşı savaşan tek güç PKK gözüküyor. Sonuçta  her ne kadae McCain de dahil olmak üzere İslam Devleti'nin 'dünyanın en tehlikeli örgütü' olarak gösterse de bu bir polemik yaratmaktan, kamunun önünde farklı imaj yaratmaktan öte anlam içermiyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder