Recommended Post Slide Out For Blogger

31 Temmuz 2014 Perşembe

Suriye, Irak, Filistin; petrol savaşlarının yeni kurbanları



İsrail devletinin geleneksel reflekslerinden farklı olarak Gazze'ye yönelik bu son saldırıyı bir de bölgedeki enerji hatlarının yeniden dizayn edilmesinin bir ürünü olarak okuyun. Fransız yazar Thierry Meyssan, Suriye'deki savaşla İran-Şam petrol hattının yerini Suudi temelli petrol hattının aldığını ileri sürüyor. Meyysan, 2007'den bu yana bölgedeki petrol ve doğal gaz anlaşmalarını, bölgenin kaynaklarının son raddeye gelmiş olmasını da hesaba katarak politik alanın altında yatan çıkarları gözler önüne seriyor, paylaşıyorum. 


Bütün savaşlar farklı niyet ve çıkarlarla bir araya gelen koalisyonlar tarafından başlatılır ve niyetlere göre sürdürülür. Bu bakışla, Suriye'den Irak'a oradan da Filistin'e sıçrayan savaş, ABD'nin liderliğindeki bloğun, Ortadoğu'nun yeniden dizayn edilmesi (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) ve  enerji kaynaklarının dünya pazarına açmak için halklara giriştiği bir saldırıdan bahsetmek gerekir. Bu noktada, enerji kaynaklarının dünya pazarlarına açılması meselesi iki şekilde değişim gösterebilir; yeni petrol kaynaklarının keşfi ve onların dağıtım hatları. NATO, Suriye savaşıyla Tahran- Şam tedarik hattını kesti ve Katar (ExxonMobile) ve Suudi Arabistan (Aramco) üzerinden bir hat kurmuş oldu, bu hat öne çıkartılacak. Bugün Irak'ın parçalanıp bir İslam Devleti kurulması kararı İran'ın dışlanarak Lübnan ve Filistin'in yalıtılmasını da beraberinde getiriyor. Bütün bu niyetler gazın Avrupa'ya daha yüksek karlarla satışının gerçekleşmesini beraberinde getirirken, Suriye gazının da tamamen kontrol altına alınmasıyla bu durumdan Rusya, İran ve Katar'ın etkileneceğini düşünmek hiç de abartılı olmayacaktır. 

NATO'nun bir başka niyeti de doğuda olası gaz potansiyelinin de şimdiden kontrolünü ele almaktır, zira herkes Akdeniz'in güneyindeki petrol yataklarının sonu var ve belki de 2030'a kadar nihayete ereceği tahmin edilen bu yatakların şimdiden paylaşılması gerekiyor. Buna yakın zamandan bir örnek vermek gerekirse; Norveç şirketi Ansis ve onunla birlikte çalışan Sogex gibi şirketler Suriye petrolünün illegal yöntemlerle dağıtılması işini gerçekleştiriyor, Ansis aynı zamanda Londra merkezli Fransız- ABD şirketi Veritas SSGT'yle de işbirliği içerisinde ve yapılan analizlere göre Suriye'deki gaz potansiyeli Katar'dakinden daha fazla.


2010'da ABD, Fransa ve Büyük Britanya'yla Suriye'nin yeniden kolonileştirilmesi için ortaklık kurdu. Paris ve Londra için bu anlaşma 'Suriye'nin Dostları' olarak kutsanırken 2013 yılına gelindiğinde Birleşik Arap Emirlikleri'nde Almanya'nın öncülüğünde 60 ülke 'Suriye'nin yeniden yapılandırılmasını tartışır hale geldi. Tahmin edileceği üzere bu toplantıda Anis, Sagex temsilcileri yanısıra,  eski British Gas sorumlularından Suriye Ulusal Konseyi üyesi Osama Al Kadı gibi şahsiyetler de yer aldı. 



2003 yılına kadar Suriye  petrolününü çıkarılması işini Ansis ve Sogex üstlenmiş, bu ayrıcalık ise bizzat ABD yönetiminin kontrolünde gerçekleşmiş, bu yönlendirmeden rahatsız olan Beşar Esad o tarihten itibaren Rus firmalarıyla yeni kontratlar imzalama yoluna gitmişti. Şirketlerin durumuna ilişkin bir başka ayrıntı daha; Filistin'deki rezervlerin imtiyazını alan British Gas'dan en çok rahatsız olan bu rezervlerden elde edilecek paranın Filistin'in silahlanmasına harcanacağı şüphesini taşıyan İsrail olmuştu. 



2007'de BM, AB, Rusya ve ABD , Filistin petrolü üzerinde yeni bir sayfa açarken Tony Blair

 İsrail ve Filistin tarafları arasında yeni bir görüşmeye ön ayak olmaya çalışıyorudu ve bu süreç Gazze'nin suyunun taşınması projesiyle at başı gideceği düşünüldü. Devrim Filistin yönetimi başkanı Salam Fayad, Londra ve Washington'un kontrolünde ve 4 bankanın garantörlüğüyle British Gas'la yeni bir anlaşma imzaladı. Öte taraftan İsrail, General Moshe Ya'alon'un ağzından Gazze'deki nihai çözümün enerji yataklarından elde edilecek gelirin Hamas'a verilmemesiyle ilgili olduğunu açıklayıp meseleye bakışını ortaya koymuştu. 



İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının altında birkaç neden öne çıkıyor;  Öncelikle Mossad'ın parlamentoya 3 İsrailli gemcin öldürülmesinden sonra kabul ettirdiği 'terörist'lerin serbest bırakılma koşullarına dair yasadan bahsetmek gerekir. Savunma Bakanı Moshe Ya'alon, 2007'den bu yana Gazze'deki sorunu Hamas'la ilişkilendirerek hükümetin tavır almasında etkin olduğunu da kayıtlara geçelim. Bu noktada, İsrail'in son saldırılarını El Fetih'i zayıflatmak ya da Hamas'ı tamamen ortadan kaldırmaktan çok enerji hatlarının kontrolü üzerinden okunması gerekir, yine Suriye'de muhaliflerin desteklenmesi 'Arap Baharı'nın son aşamasında Müslüman Kardeşler'in devre dışı bırakılması da enerji hatlarının kontrolüyle yakından ilgili. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder