Recommended Post Slide Out For Blogger

20 Temmuz 2014 Pazar

İsrail versiyonu Kürdistan Kürtlerin işine yarar mı?

Fransız yazar, Thierry Meyssan, İsrail devletinin kuruluşundan itibaren sürdürdüğü saldırgan politikaların temelde bir 'güvenlik alanı' yaratma stratejisine dayandığını ileri sürerek, bölgedeki güncel gelişmeleri değerlendiriyor. Bölgede, İslam devletinin kurulma olasılığı, Kürdistan'ın 'de facto' durum olmaktan çıkıp, bağımsızlığa yöneliyor olmasını değerlendiren Meyssan'a göre; Kürdistan'ın kurulması yönetilebilir, mikro devletler aracılığıyla genişletişmiş Ortadoğu stratejisi yürürlüğe girecek, Türkiye ise içi boşaltılmış bir Kürt sorunuyla uğraşma zorunda kalmayacak, PKK ise İsrail tarzı Kürdistan tehlikesine dikkat çekiyor, Meyssan'ın voltairenet.org'da çıkan yazısını paylaşıyorum. 

Siyasetçi, İsrail devletinin kurucusu David Ben Gourion’un tek taraflı olarak İsrail devletini ilan ederken, savunması İsrail çevresinde güvenli bir bölge varsayımına dayanıyordu. Dayandığı temel nokta, Avrupa’nın “adımlar” stratejisinin uygulamaya konulmasıydı: İsrail savaşları, İsrail’in topraklarında genişleme sağlama çabasını ve istenen başarı elde edilmemesi halinde, sınırlarında bulunan bölgeleri askerden arındırma girişimini hedefliyordu. Ancak, savunma silahı olarak füzelerin yaygın hale gelmesiyle birlikte, sabit uygulama, “adımlar” stratejisinin artık hiçbir şeyi garanti etmiyordu. Hal böyle olunca İsrail, 1999’da Golan tepelerini geri almada tereddüt geçirdi [1] ve 2000’de Hizbullah güçlerini taciz etmeye devam etmek yerine Güney Lübnan’dan çekilme kararını aldı.

Bu arada başka bir askeri doktrin empoze ediliyordu; bir ülkenin güvenliği, o ülkeye tehdit teşkil eden en uzak mesafedeki füzeleri bertaraf etme kapasitesine bağlıdır. Bu durumda, bir ülkenin karadan işgale maruz kalmadan korunması amacıyla sınırları etrafındaki bölgeleri askerden arındırma “adımlar” stratejisine uygulamaya koymanın yanı sıra, füze tehdidini nötralize etmek amacıyla düşman devletler sınırları ötesinde bir koruma dairesinin oluşturulması gerekiyordu. Bu ihtiyaçtan dolayı Güney Sudan (2011) ve yakınlarda da Kürdistan kuruluyor (2015 ?). İsrail böylece, yerine göre, Mısır’ı, Suriye’yi ve Lübnan’ı tehdit edebilecek.

Güney Sudan deneyimi, bu şekilde devlet kurmanın yapay bir karakterinin olduğunu gösteriyor. Şimdiki dünya konjonktürü dikkate alındığında, devletsiz bir devlet söz konusu; İsrail askeri güçlerini işgal etme durumunun olmadığı bölgeler. ABD bakış açısında konunun ele alınması halinde, Kürdistan’ın kurulması “Genişletilmiş Ortadoğu Projesinin” yeniden düzenlenmesinin bir etabıdır: Bölgenin, yönetilmesi kolay, homojen micro-etnik devletlere bölünmesi. İşte bundan dolayı Pentagon, talep edeni henüz ortada görünmeyen abonelik uygulamasına geçti.

Kapalı olarak yapılan bir toplantı sırasında, ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel ve Genel Kurmay Başkanı General Martin Dempsey ABD Kongre’sinde görev yapan parlamenterlere Irak’taki durum hakkında bilgi verdiler. Ebübekir El-Bağdadi’nin dosyası kaybolduğundan dolayı, 2004’te onun neden tutukladığı ve birkaç ay sonra neden serbest bırakıldığını [2] bilmedikleri iddia etmeleriyle kalmadılar, aynı zamanda, Irak’a müdahale anlamında herhangi planları olmadığını ve bölgeyi (ilan edilen) İslam halifeliğine ve Kürdistan’a bıraktıklarını açıkladılar [3].

Türkiye’nin bakış açısında gelince, kurulması düşünülen “Kürdistan’ın” gündeme gelmesi, aynı zamanda Türkiye’deki Kürt sorununa (çözüm yolu aranıyormuş gibi) içinin boşaltmasına yarıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olası operasyonların hepsini Barzani ailesi kulağına fısıldadı. Diğer yandan, Türkiye parlamentosunda Türkiye Kürtleriyle görüşme yapmasına olanak sağlayan bir yasayı geçirdi: Kürt isyancıların silahsızlandırılmasına ve sisteme entegre edilmesine katkı sağlayacak parlamenterler adli soruşturmadan muaf tutulacaklar [4]. Başbakan Erdoğan, kendisine minnettar kalacak ve dış dünya nezdinde de Kürdistan’ı savunacağı Türkiye Kürtlerinin de desteğiyle Cumhurbaşkanı olmanın hesabını yapıyor. Çankaya çıktıktan sonra, yapılan açılım vecibelerine riayet etmesi ihtimali düşük düzeyde.


Kürt halkı, Türkiye ve İsrail’in bölgedeki politikaları gereği kendilerine vaat edilen ve kendisinin de hayal ettiği “Kürdistan” söylemine inandığı için yine hatta ettiğini anlayacak. Doğu Akdeniz’i, özgür kılıp, bu havzada birliktelik sağlayan, muhteşem bir şahsiyet, Kürtlerin atası Selahaddin’in aksine, Barzani kabilesi Kürtleri, bölgedeki diğer topluluklardan; örneğin Arap ve Ermenilerden ayırıyor, Kürtleri apartheid uygulamasının yardımcı elemanları haline getiriyor. Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) mensupları gelecekte tedavüle koyabilecekleri para birimi, Kuro’yu Internet ortamında tartışmaya açtılar [5]. Barzaniler bu işi İsrail’in yardımıyla kotarmışlar gibi davranıyor. İddiaya göre, Bağdat tarafından bir manevradan korunmak ve Arap çalışanları üretim alanından tahliye etmek üzere Bai Hassan ve Kerkük petrol bölgelerinin ele geçirilmesi amacıyla Peşmerge güçleri gönderildi [6].

Hiç şüphesiz, İsrail’in Barzani ailesi projesi, yakında başlama ihtimali olan bir etnik temizlik faaliyetini varsayıyor. Abdullah Öcalan’ın lideri olduğu PKK, Kürtlerin tuzağa düşmemesi gerektiği çağrında bulunmuştu. PKK taraftarı basında, silahlı İslamcı grupların temsilcisi ve başında Mesut Barzani’nin bulunduğu KDP temsilcisinin yer aldığı, işbirliği yapma ve Irak’ta koordineli halde saldıra düzenleme kararının alındığı, 1 Haziran’da, Amman’da yapılan gizli toplantı tutanağından bir alıntı yayınlanmıştı [7]. PKK, Kürt halkına, Barzanilerin İsrail projesine karşı genel olarak seferber olma çağrısında bulunmuştu.

Irak Başbakanı Nuri El-Maliki Irak ordusunun, ilan edilen İslam devleti üst düzey komutanları Erbil’de ikamet edip, Bölgesel Kürt Yönetimi koruması altında oldukları için, bu kişilere saldırıda bulunama imkanının olmadığını açıkladı. İki zıt cephe karşı karşıya. Yalnızca Kürt halkı İsrail planını başarısız kılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder