Recommended Post Slide Out For Blogger

31 Temmuz 2014 Perşembe

Almanya ve ABD; öncesi olmayan ilişkinin geleceği



Sosyolog Immanuel Wallerstein, Almanya'nınABD'nin Berlin büyükelçisinde çalışan istihbarat şefinin ülkeden kovulmak istenmesiyle sonuçlanan istihbarat 'skandal'ı üzerinden, hegemonik gücünü yitiren ABD'nin istihbarat oyunlarına dikkat çekiyor. 'Kimsenin sonucunu henüz kestiremeyeceği' bir sürecin başlangıcına değinen Wallerstein'a göre 'Almanya, ABD'ye ne kadar güvenebileceği sorunsuna olduğu kadar acaba Rusya'ya güvenip güvenemeyeceğine de karar vermek durumunda. Wallerstain'ın makalesini paylaşıyorum. 

On haziranda Alman hükümeti, ABD'yle istihbarat açısından karşılıklı açık ilişkileri olmasına rağmen Berlin'deki CIA misyon şefinin ülkeyi acilen terk etmesini istedi. Peki bu olağan duruma rağmen neden görevden alınma isteği tantanalı bir şekilde kamuoyuna yansıtıldı? Peki, Federal Almanya ve ABD'nin 1945'den bu yana sürdürdüğü 'öncesi olmayan' ilişki türü bu olayla birlikte nasıl değerlendirilmeli?

Almanya ile ABD arasında yaşanan mesele Los Angeles Times'ın editoryal köşesinde ve Der Spiegel'de yayınlanan bir röportajda önemli bir şekilde ele alındı: İki yazı da son derece kötümser bir şekilde öncesi hesaba katılmadan, ilişki askıya alınmak isteniyorsa acil olarak meselenin ele alınması gerektiğine vurgu yapıyor. Los Angeles Times'da Jacob Heilbrun'un 'Almanya- ABD; bozulan ilişki' başlıklı yazısındaki 'bozulma' tabiri neredeyse yanlış bir anlayışın ifadesi, Heilbrun, farklı Alman yorumcuların değerlendirmelerine yer verdiği yazısını da bir uyarıyla noktalıyordu; ''Eğer, Obama, istihbarat faaliyetlerini kontrol altında tutamayacaksa, yöneticilerden de destek alarak Almanya'yla ilişkilere yeni bir yön vermeli.'

  Obama, uzun bir zamandır ABD istihbaratının hiçbir bilgiyi paylaşmaması nedeniyle zaten işbirliği içinde olduklarına da auf wiedersehen demişti. Eğer Heilburn, Der Spiegel'de çıkan röportajdan önce Washington'dan bir şeyler duymuş olsaydı, gelinene noktada biraz umutlu  olabilirdi.  Almanya'nın opsiyonu; Rusya mı, ABD mi?  başlığı uzun röportajların içinden hemencecik seçiliyor, röportajlardan birisinin başlığı ise; kırılmış vazodan düşen damla. 


Kimse bu tür meselelerin Almanya'yı Rusya'ya daha yakınlaştıracağını konuşmuyor. değerler değişti ve serbest ticaret ilişkileri muhafaza edilen sınırları aştı, birisi alçak sesle şöyle demeye başladı;  'Evet (dinleme skandalı henüz ortaya çıkmışken) gidişatın kesin bir sonucu olacak, olası sonuçları şimdilik tartışıyoruz ama yalnızca bir sonuç olacağını görebiliyoruz. '

Göze çarpan son bir ayrıntı; ABD'nin Almanya büyükelçisi Almanca konuşamıyor, Rus büyükelçisi ise neredeyse aksanlardaki vurguları bilecek kadar Alman diline hakim. Berlin'deki ABD elçiliğindeki yüksek güvenlik önlemleri ise Beyaz Saray'ı aratmayacak türden. Şu an yalnız Almanya ya da ABD'de değil, Fransa, Büyük Britanya medyasında da bu mesele tartışılıyor ve neredeyse bütün yazıların özü birinin öne çıkıp özür dilemesi gerektiği üzerine şekillenmiş durumda. 

Olağan şüpheli NSA (Ulusal Güvenlik Ajansı) ve başkan Obama'nın olduğu açık ama NSA'nın ve Obama'nın mesele üzerine kararları hakkında  çok az şey biliyoruz. Başka bir deyişle; fark ne olabilirdi ki? Meselenin özünün detaylarda saklı olduğuna eminim. ABD hükümeti çok aptalca ve acemice hareket etti.  Şüphesiz problemin yapısal bir kaynağı var, ABD hükümetinin kararlarını ne aptallıkla ne de gücün kimde toplandığıyla açıklayabiliriz mesele onların da ötesindedir. 

 Problem aslında ABD'nin geo-politik güç olarak yıkılmaya yüz tuttuğu bir dönem yaşıyor olması, bu durum biliniyor ama kabul edilmiyor. ABD'nin hegemonyasını yeniden tesis etmesi ve  'lider' ülke rolünü üstlenme niyeti bu tip tehlikeli güvenlik oyunlarıyla gerçekleştirmeye çalışması. Şu an Angela Merkel'in ismi tüm Avrupa'da öne çıktı, Avrupa ülkeleri hayali bir 'özgür dünya' nostaljisis içinde yan yana gelirken,  ABD çok da güven duymadan onlarla bir araya gelmeye çalışıyor zira 'Avrupa'nın çatısı Rusların eline geçebilir de. Öte yandan Almanya ve yönlendirdiği Avrupa ülkeleri de ABD'ye karşı şüpheyle bakıyor. Burada asıl mesele Rusya'ya güvenip güvenemeyeceklerinde eğer ki Rusya'ya dair bu soruya cevap veremezse ki aslında vereceği cevaba göre ABD'yle ilişkisi de şekil kazanacak. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder