Recommended Post Slide Out For Blogger

13 Eylül 2014 Cumartesi

Sürgün yollarında hayata tutunmak

 İspanyol gazeteci Daniel Iriarte, cihatçı saldırılarından kaçanlarla konuşmuş. Çoğu Ezidi olan azınlık mensupları bütün varlıklarını ardında bırakarak yalnızca hayatta kalmaya çalışıyor. Kimi daha güvenli bölgelere gitmeyi düşünürken, kimisi de doğdukları topraklara dönmek istediklerini söylüyor. Cihatçı saldırılarından kurtulanların hikayelerini aktarıyorum.

Mar Yusuf kilisesinin bahçesinde sanki senaryosu belli bir gösteri düzenleniyor; palmiye ağaçlarının gölgesine sığınmış insanlara kendilerine dağıtılacak su ve ekmeği bekliyorlar. Çoğu çocuk Hristiyan sürgünler İslam Devleti'nden kaçarak buraya sığınmışlar. Loay Korkis, ailesiyle birlikte Asuri kenti olan Bartela'dan kaçıp buraya gelmiş, Korkis'in ailesinden bazıları Peşmergeye katılmış, 'eğer zamanında yetişmeselerdi şimdi ölmüş olurduk' diyor Korkis. Korkis ailesine mensup 50 kişi 2006'da Bağdat'tan da kaçıp Bartela'da sıfırdan hayatlarını kurmuşlar ama şu an Mar Yusuf'un bahçesinde ellerinde birşey kalmamış halde yardım bekliyorlar. Loay elindeki iki siyah poşeti göstererek, 'elimizde kalan herşey bu, cihatçılar yanlarında götürdükleri dışında herşeyi yakıyorlardı'' diyor. Cihatçı gruplar bu yaz ayının başlarında Bağdat ve Irak Kürdistan özerk bölgesinin başkenti Erbil'e kadar uzanan toprakları kontrolleri altına alarak ilerlemeye başladı ve  yüzyıllardır farklı kültürlerin, azınlıkların içiçe yaşadığı bölge cihatçıların yarattığı düşmanlığın hedefi haline geldi. Qaraqosh gibi Irak'ta Hristiyanların yoğunlukla yaşadığı kentte olduğu Bartela'nın Asurileri, dağınık halde yaşayan Kakailer cihatçı saldırılarından korunmak için Erbil'e akın ettiler.

Herşeyi arkada bırakmak


Hussam Kiriakos, Kuzey Amerikalı aksanını bilecek kadar İngilizceye hakim olduğu için Bartela'da bir kontrol noktasında tercüman olarak çalışıyormuş. Ağustos ayının yedisinde kent İslam Devleti'nin eline geçince hızla oradan kaçmışlar. Kentten kaçarken yara bere almaktan kurtulmuş, 35 yaşından olmasına rağmen daha büyük gösteren  Mujlis Yusuf, cihatçıların eline geçince, tam 'herşey bitti yapacak birşey yok' diye düşünürken kente saldırı başlamış ve cihatçılar da Mujlis ve yanındakileri yüz bin dinar karşılığında  serbest bırakmış ama kilisenin güvenlik görevlisi Mujlis'in tek gözünü de çatalla oymuşlar. Mujlis'in karısı ve çocukları Bartela'da kalmış, kimi zaman 'onlarla konuşabildiğini' söylese de buraya gelemediklerini de ekliyor. Bartela'da kalan ailelere ise cihatçılar dhimma dedikleri adam başı 200 dolar 'koruma parası' biçimi,  o parayı verebilenlerin durumu ise şimdilik iyiymiş.

Süryani ve Rum Ortodoks kiliseleri sürgünden gelenlere ortaklaşa yardım edebiliyor ama Erbil'deki kilisenin etrafı haddinden fazla insanla dolu ve çoğu zaman insanlar tıpkı Mar Yusuf'da olduğu gibi banklarda, kilisenin duvarlarında uyumak durumunda kalıyor. Biz Erbil'e gelmeden iki gün önce (29 ağustos) ABD konsolosluğunun önünde, göçmen statüsüne geçmek ya da giderek kötüleşen durum karşısında koruma talep etmek için sürgünler büyük bir eylem yapmış. Bir öğrenci olan Maher Salem, 'Bartela'da işlerinin, topraklarının, evlerinin olduğunu ve Süryanilerin çoğunun varlıklarını İslam Devleti'ne bırakmaya yanaşmadığını ve dönmek istediklerini' söylüyor. Salem'in tersine Loay için sürgüne belki de İspanya'ya gitmek ve çocukları için yeni bir hayat kurmak çıkar yol olarak gözüküyor.


Sünni cihatçılar için Ezidilerin birinci düşman olması, Ezidileri 'şeytana tapan' olarak görmelerinden kaynaklanıyor, Aido Al Jabar, 'atalarımıza da devamlı saldırırlarmış, ben ilk kez karşılaştım, Hıristiyanların diyet ödeyerek kurtulma ihtimali var ama bizim yok, ya yolumuza devam edeceğiz ya da öleceğiz' diyor. Ağustos ayının ilk günlerinde müdahale edilinciye kadar 1500 kadar Ezidi, Şengal'de öldürüldü ve birçok insan da Şengal dağına doğru kaçmaya başladı, birkaç gün içerisine Kürt savaşçıların insani koridorlar açmasıyla daha güvenli bölgelere geçti. Ghada Salim de birkaç aylık bebeğiyle kaçmak zorunda kalanlar arasında, 'Şengal'de özaellikle kadınların onurlarının çiğnendiğini' söylüyor şimdi o da kilise bahçesine sığınanlar arasında.


Dohuk yakınlarında çoğu Ezidi sürgünün kaldığı Hanke'de derme çatma bir bina yapılmış, kadınların çoğu battaniyelere sarılmış vaziyette, erkekler ise gelen insani yardımları karşılamak için ayakta dolaşıyor. Ashti İsmail'de Kzıl Haç'ın operasyonlarını yönetenlerden, Hanke'de 1500 ailenin kaldığını ve ne kadar barındıracaklarını bilmediklerini söylüyor. Binanın bir köşesinde yerde sere serpe yatan 64 yaşındaki çiftçi Murat Shamu'yla karşılaşıyoruz, o da Şengal'den ailesiyle kaçmayı başaranlar arasında, Ezidi komşularıyla hiç sorun yaşamadıklarını söyleyen Shamu, dağa kaçtıktan sonra cihatçıların onları susuz ve yiyeceksiz bıraktığını ve Hanke'ye geldiklerinde yardım gördüklerini söylüyor.


Özgürlük köprüsü

 Pesh Jabur'da bir köprüyü geçtiğinizde karşınıza sürgünlerin kendini daha emniyette hissedecekleri Irak Kürdistan topraklarına girersiniz. Köprünün üzeri ağzına kadar insan dolu ve kamyonlar sürekli köprü üzerinde, bölge basına kapalı bu yüzden köprüyü geçip sürgünlerin Kürdistan topraklarına girişini beklemek zorunda kalıyoruz. Kamyonun kasası açıldığında bebeklerini sakinleştirmeye çalışan kadınların sesi duyulmaya başlanıyor, hava oldukça sıcak kamyonda neredeyse baygınlık geçirmek üzere olan insanlar güvenli bölgeye doğru gitmeye çalışıyor.

Şengal'den kaçan ailenin reisi Badu Halaf Hasan bizimlr konuşmayı kabul ediyor, “Cihatçı saldırısı başladığında cephaneleri bitinceye kadar onlara direnmişler ve sonra dağlara doğru kaçmaya başlamışlar'' Günlerce aç susuz kalan ailenin savaşanları oldukça genç, çocuklarını annelerine teslim eden genç babaların nasıl savaştığını anlatan Hasan, Türkiye tarafından PKK'lı savaşçıların gelmesiyle kaçabildiklerini belirtiyor.


Aslına bakılırsa bölgede azınlıklara karşı yapılan saldırılar yeni sayılmaz 2007'de 73 Ezidinin yine Sünni militanlar tarafından öldürülmesi hala hafızalarda ve yedi yıl sonra Şengal dağlarında Ezidi halkı daha büyük bir katliama maruz kaldı.  Feyyan Dahil, Irak parlamentosundaki tek Ezidi. Parlamentoyu duyarlı olmaya çağırmış, Dahil'e göre Irak'ta da kalmak istemiyorlar, Ezidilerin çoğu hayatta kalmayı başarabilirlerse Avrupa'ya doğru gitmeyi tercih ediyorlarmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder