Recommended Post Slide Out For Blogger

10 Kasım 2014 Pazartesi

Daha farklı bir dünya için alternatif bir örgütlenme şart

 'Massimo De Angelis, meselyi doğrudan ortaya koyuyor; 'yaşamlarımızı yeniden üretmenin devletler ve piyasalar tarafından sunulmayan, kapitalist olmayan yollarını inşa etmek acil bir gereklilik' haline geldi. Bugün herhangi bir iş kazasında, sivil katliamda, doğanın talan edilmesi çabasında, kadın cinayetinde karşımıza çıkan aslında iktidarların  zorladığı hayatın yarattığı sonuçları. Angelis alternatif oluşumları - ki müşterekleri örnek olarak gösteriyor- bu noktada alternatif bir hayatın üretilmesinin odağına koyuyor. Dayanışma ağlarının giderek genişlediği bir dünyada okunması gereken makaleyi paylaşıyorum.


Giderek daha da belirginleşiyor ki mevcut ekonomik, toplumsal ve çevresel krizler, dünyanın birçok yerinde insanların yaşam koşullarını kötüleştirmekte ve hatta toplumsal ve ekolojik yeniden üretimimize yönelik kıyamet gibi tehditler ortaya çıkarmakta. Küresel elitlerin bu krizlere verdikleri yanıtların bu sorunlara hiçbir çözüm getiremediği de açık. Aslında, stratejik ufuklarında ciddi bir paradigma değişimi yaşanmadıkça, bu cepheden hiç ümit yok. Mesele sadece hükümetlerin bankaları kurtarmak için sosyal harcamaları ve yardımları kesmeye devam etmesi değil. Neoliberalizmin krizi ile baş etmek için hayata geçirilen politikalara karşı mücadele yoğunlaştıkça, faşizmin postmodern bir formunun yükselişine tanıklık ediyoruz. Militarize bir polis gücünün ABD ve Avrupa’daki işgal hareketlerine karşı vahşi saldırıları, Ortadoğu’daki morgları ceset yığınları ile dolduran sonu gelmez sivil katliamları, bu trendin farklı boyutlarına işaret ediyor. Yine de, yeni toplumsal hareketler, örgütsel formlarının yenilenen yaratıcılığıyla her yerde mantar gibi çoğalıyorlar. Ilımlı medya bile, bu hareketlerin ifade ettiği kurucu iktidara karşı sergilediği kinizmine rağmen, farklı örnekler arasında paralellikler çizerek, alışkın olunmayan ittifaklar (örneğin ordu gazileri, işçiler ve öğrenciler) açığa çıkararak artık New York’tan Atina’ya, Kahire’den Madrid’e dolaşmakta olan bu halk isyanlarının makullüğünü ve ana akım medyanın sefaletini kabul etmeye başladı.

Bu bağlamda, yaşamlarımızı yeniden üretmenin devletler ve piyasalar tarafından sunulmayan, kapitalist olmayan yollarını inşa etmek açısından acil bir gereklilik söz konusu. Bu dergi (The Commoner) ilk çıkmaya başladığından bu yana, bu alternatiflerden “müşterekler” olarak bahsettik. Bu çabamızda yalnız değiliz. Bugün birçokları müşterekleri radikal biçimde yeni bir toplumsal sistemin tohumları olarak görüyor ve sermaye çevrimlerine içkin olan değerlere temelden zıt olan dayanışma, karşılıklı yardım, işbirliği, insanlığa ve çevreye saygı, yataycılık ve doğrudan demokrasi gibi değerlerin yön verdiği bu yeni sistemde, yeniden üretim, çeşitli türlerdeki kaynakları yeniden talep eden, paylaşan ve bir araya toplayan üretici topluluklarının doğrudan katılımından kaynak alıyor. Fakat bu dergiyi diğerlerinden ayıran şey, müştereklerin, toplumsal ve ekolojik metabolizmaya sermaye önceliklerinin hakim olduğu bir dünyada, bugün var olmak zorunda olduğunu ve bunların toplumsal yeniden üretim açısından nasıl bir tehdit teşkil ettikleri kabul etmektir. Dolayısıyla müşterekler (bunların gelişimi, birbirleri arasındaki ağ oluşumları, ayakta kalmaları) iktidar ilişkilerinin alanı içinde ele alınmalı ve yalnızca yaşamı yeniden üretmenin alternatif yolları olarak değil, potansiyel içererek genişleme ve çitleme hedefleri olmanın yanı sıra mücadele alanları olarak da görülmelidirler.
Bu iki anlama gelir: Birincisi, mevcut küresel kriz, bizleri kapitalizm altındaki yaşama alternatif oluşumlara ve toplumsal yeniden üretimin daha otonom formlarının inşasına dâhil olmaya zorlamakta. Ne devlet ne de piyasa ayakta kalmamızı garanti edemediğinden, müştereklerin gücü üzerine inşa edilmiş bir dönüşüm yolculuğuna çıkmak zorundayız. Fakat bunun için hem kendimiz hem de ekosistem açısından ayakta kalma zihniyetinin ötesine geçmemiz gerekiyor çünkü sermayeden farklı olarak bizim iktidarımızın gerçek kaynağı kendimizi yeniden üretmek için inşa ettiğimiz toplumsal ilişkilerdir. Nihai olarak, bu yolculuk öznelliklerimizi dönüştüren bir “ortaklaşmayı” ima eder.
İkinci olarak, müşterekler bir iktidar ilişkileri alanı dahilinde gelişirken, otonomilerinin karakteri ve toplumsal alanı ister istemez sermaye ile müzakere edilir. Fakat müzakere ancak müştereklerin oluşturulmuş olan gücü temelinde gerçekleştirilebilir. Ki bu da yeniden üretim sürecine katılanların tümünün yaşamı ve bedenini saygın ve özgür bir şekilde yeniden üretmenin gücüdür. The Commoner’ın Camille Barbagolla ve Silvia Federici’nin editörlüğünü yaptığı bu sayısının önemi buradan kaynaklanıyor.
Bir araya getirdiği analiz ve öyküler, bizleri müştereklerin gücüne, işgücünün yanı sıra insanlığı da yeniden üretmek için gerekli olan emeğin perspektifi ile bakmaya zorluyor: çocuk bakımı, ev işi, seks işi ve yaşlı bakımı, hem ücretli hem de ücretsiz (görünmeyen) işgücü formunda. Hedefi, yalnızca “küresel ekonominin son otuz yıldaki neoliberal yeniden yapılanmasının, bedenlerimizi ve arzularımızı dönüştürerek ve evlerimizi, ailelerimizi ve toplumsal ilişkilerimizi yeniden yapılandırarak bu işin organizasyonunu nasıl yeniden şekillendirdiğini” incelemek değil. Daha önemlisi, bu sayı evde bakım işçilerinin (çoğunlukla kadın ama aynı zamanda erkekler de) mücadelesinin yeniden üretim emeğinin yeni koşullarına yanıt olarak ne durumda olduğuna da ışık tutmak. Bu mücadeleler, hem yeni ortaklaşma formlarına dönük ihtiyacı ortaya çıkarıyor hem de işçi ve işverenler, müşteriler ve hizmet sağlayıcıları, ebeveynler ve dadılar gibi roller arasında ve bu rollerin ötesinde köprüler inşa ederek yeni ortaklaşma formları icat ediyor. Bu ortaklaşma formları, bizler için hayati önemde, yalnızca yüz yüze olduğumuz yeniden üretim krizinin üstesinden gelmek ve bedelini toplumsal olarak en kırılgan olanların (kadınlar, çocuklar, yaşlılar, göçmen işçiler) ödemesini reddetmek için değil, aynı zamanda yeni bir toplumun harcını karmaya başlamak ve müşterek(er)i yeniden oluşturmak için de. Bu sayıdaki makaleler, müşterek(ler)in gücünün, kendimizi maddi olarak yeniden üretmek ve duygusal olarak kendimize bakmak için harcadığımız toplumsal güçlerle başladığını gösteriyor.
The Commoner’ın 2012 kışında çıkan Bakım İşi ve Müşterekler konulu 15. sayısının önsözü. Bu sayıda yer alan makalelerden bir başkasının çevirisi için bkz. Bir “iş” olarak seks üzerine – Silvia Federici 1975.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder